Some text in the modal.
Biz böyle ölürüz. Kalbimizden giderek sona ereriz.
Katılarak boğulacağını bildiği için asla o şarkıya başlamayanlar,
Kalbini çıkarıp son satıra koyması gerektiğini bildiği için şiirden yana ağzını açmayanlar,
Kafatasını çatlatacağı için “delirmek” ten uzak duranlar,
Hareket tamamlandığında parçalanıp dağılması gerektiği için asla o dansa başlamayanlar,
Geri dönmeyi beceremeyecekleri, bir kez gitseler artık hep gideduracakları için asla çekip gitmeyenler,
Cümle bittiğinde ölmek zorunda kalacağı için lafa hiç başlamayanlar…
Onlar bizdendir. Biz yapılan dansı, şiiri, cümleyi, delirmeyi, sözü bilmeyiz. Biz, bu dilleri bilmediğimiz için, kalbimizi yakarak öleceğiz.
İç Kitabı, 2000
“Her sonuna geldiğinizde tekrar okuma isteği uyandıran bir kitap İç Kitabı.”
“Bu kitabı okurken bir paragraf, bir cümle, hatta ve hatta cümlenin içindeki bir benzetme bile bir anda "içi"nizi yakar. Kafanızı kaldırırsınız kitaptan, düşünmeye başlarsınız, kendinize geldiğinizde ne kadar zaman geçtiğini hatırlamadan...”
“Bazı kitaplar vardır, ilk cümlesinden itibaren sizi sarıp sarmalamaya kuşatmaya başlar kelime kelime, sonra bitmesin diye hecelere bölersiniz tadı kalır, iz bırakır çok derinlerinize. Başucunuzda kendine bir yer bile bulmuştur çoktan, bakarsınız ki aynı yastığa baş koymuşsunuz aynılaşmışsınız çabucak, ısınmış ve koynunda uyumuşsunuzdur çoğu geceler. Hep dilinizin ucuna kadar gelip de bir türlü uygun kelimeleri bulamayışlarınız en güzel cümlelere bürünmüş karşınızdadır işte! Açarsınız algılarınızı başlarsınız okumaya, gidersiniz çok uzaklara, sonra dönemez kalırsınız oralarda…”
“… Aslında bu kısacık ama ömür boyu yetecek kitap. Neresini anlatsam anlatmadığım yerler eksik kalacak, birbirini tamamlaması gereken cümleler olmayacak yerinde.”
Biz böyle ölürüz. Kalbimizden giderek sona ereriz.
Katılarak boğulacağını bildiği için asla o şarkıya başlamayanlar,
Kalbini çıkarıp son satıra koyması gerektiğini bildiği için şiirden yana ağzını açmayanlar,
Kafatasını çatlatacağı için “delirmek” ten uzak duranlar,
Hareket tamamlandığında parçalanıp dağılması gerektiği için asla o dansa başlamayanlar,
Geri dönmeyi beceremeyecekleri, bir kez gitseler artık hep gideduracakları için asla çekip gitmeyenler,
Cümle bittiğinde ölmek zorunda kalacağı için lafa hiç başlamayanlar…
Onlar bizdendir. Biz yapılan dansı, şiiri, cümleyi, delirmeyi, sözü bilmeyiz. Biz, bu dilleri bilmediğimiz için, kalbimizi yakarak öleceğiz.
İç Kitabı, 2000
“Her sonuna geldiğinizde tekrar okuma isteği uyandıran bir kitap İç Kitabı.”
“Bu kitabı okurken bir paragraf, bir cümle, hatta ve hatta cümlenin içindeki bir benzetme bile bir anda "içi"nizi yakar. Kafanızı kaldırırsınız kitaptan, düşünmeye başlarsınız, kendinize geldiğinizde ne kadar zaman geçtiğini hatırlamadan...”
“Bazı kitaplar vardır, ilk cümlesinden itibaren sizi sarıp sarmalamaya kuşatmaya başlar kelime kelime, sonra bitmesin diye hecelere bölersiniz tadı kalır, iz bırakır çok derinlerinize. Başucunuzda kendine bir yer bile bulmuştur çoktan, bakarsınız ki aynı yastığa baş koymuşsunuz aynılaşmışsınız çabucak, ısınmış ve koynunda uyumuşsunuzdur çoğu geceler. Hep dilinizin ucuna kadar gelip de bir türlü uygun kelimeleri bulamayışlarınız en güzel cümlelere bürünmüş karşınızdadır işte! Açarsınız algılarınızı başlarsınız okumaya, gidersiniz çok uzaklara, sonra dönemez kalırsınız oralarda…”
“… Aslında bu kısacık ama ömür boyu yetecek kitap. Neresini anlatsam anlatmadığım yerler eksik kalacak, birbirini tamamlaması gereken cümleler olmayacak yerinde.”