Some text in the modal.

ECE TEMELKURAN
TR EN
  • Kitaplar
  • Yazılar
  • Ece
  • Medya
    • Fotoğraflar
    • Videolar
    • Fotoğraflar
    • Videolar
  • Tr
  • En
  • ’Özbekler Böyle’’

    “Özbekler böyle!”

    Ece Temelkuran

    Çocuklarını susturmak için çocuklarından daha çok gürültü yapan tek halk Türkler değildir diye umuyorum. Ağlayan çocuğunu daha büyük bir sinir krizi geçirerek duygusal felce uğratma icadı sadece bize has olmamalı. Bebeği sarsmak suretiyle beyin sarsıntısı yoluyla sersemleterek susturmak da bir alt dal olarak değerlendirilebilir.

    Hava alanında bu tür manasız şeyler düşürüyorum.( Yo hayır, bir zamanlar yaptığım gibi “çocuksuz uçuş” gibi şeyler düşünmüyorum. Zinhar o hatayı yeniden yapmam. Zira duyarlılar her yerde!) Düşünmek de denmez de, sabahın köründe bir tür bilinçsiz beyin gerinmesi gibi. Bir yandan da her hava alanına gelişimde yaşanan, bavul bantlama hadisesi cereyan ediyor yan tarafta. Caaaart! Caaaart! Adamın biri bavulunu tamamen bantla kaplama ihtirasına kapılmış, çıldırıyor! Bavul, nükleer bir saldırıya hazır! O derece. Adam kendinden geçmiş.

    Kadınlar arası gizli gülüşme

    Esasen ben adama bakmıyorum. Ama her caaart’da başım o yana gayri ihtiyari dönüyor olmalı ki bant manyağı adamın karısıyla göz göze geliyoruz. Kadın şu heybetli Türki Cumhuriyetleri kadınlarından, bayılırım! Bu kadınların dünyada her şeyi yapabileceğine, Borat unutulduktan sonra süper kahramanlar olarak tekrar gündeme geleceklerine inanıyorum. Dehşet kadınlar. Hepsi Sosyalist afiş kahramanı ile bereket tanrıçası arasında bir yerde. Türki Cumhuriyetler uçuşlarına denk gelirseniz bakın, bu kadınlar dünyanın bütün bavullarını tek elle taşıyabiliyorlar. Neyse, kadınla göz göze geliyoruz, gülüyor bana:
    “Kusura bakma!” diyor. Kırık bir Türkçe.
    Adam bizim farkımızda değil, hala bantla hercümerç.
    Gülümsüyorum ben de:
    “Yok canım!”
    Sonra yeni ve upuzun bir caaart’da yine kafam o tarafa dönünce kadın bu sefer kahkaha ile gülüyor kocasını gösterip:
    “Özbekler böyle!”
    Ben de kahkaha atıyorum:
    “Yok yok, hepsi böyle!”
    Kahkaha, caaart’ların arasında kendine yer bulup duyulduğunda adam kızgın, kararlı ve son derece ciddi ikimize bakıyor. Biz bir daha gülüyoruz. Bir evlilik oracıkta bantlanarak boğulmasın diye uzaklaşayım diyorum biraz:
    “İyi yolculuklar!”
    Kadın ellerini iki yana açıyor. Hani yani “Bu adamla ne kadar iyi olacaksa artık!” gibisine. Adam hala bant misyonunda. Kadınlar arasında böyle gizli bir iletişim var. Yani kocalarına, sevgililerine aşırı meraklı olmayan kadınlar arasında. Müthiş eğlenceli bir şey. Uluslararası bir pakt gibi: Erkeklerin saçmalıklarıyla dalga geçme paktı!

    Prensip sahibi erkek cinsi

    Çünkü şöyle bir gerçek var:
    Erkeklerin manasız işleri, manasız zamanlarda, manasız düzeyde ciddiye alışları, hayat sanki o işten ibaretmiş gibi yaptıkları oluyor. Kadınlar da bırakıyorlar adam o işi yapsın. Kesinlikle saçma bir şey ama o anda başka bir kadınla göz göze gelip durumun dalgasını geçerek kabullenmekten başka çare yok. Çünkü kararlı bir oğlan çocuğunu engellemek katiyen mümkün değil.

    Örnek veriyorum:
    Pikniğe, plaja, yola gidilecek. Beyimiz kesinlikle müthiş bir icat olduğuna kalpten inanarak buzluk almış ve buz bataryaları. Bunların belli bir biçimde yerleştirilmesi gerekiyor. Çılgınca bunun mühendisliğini yapıyor mesela. Şöyle yapsak olmuyor, illa onun kafasındaki şekilde yapacağız. Kadın da bekliyor, adam dediği şekilde yapsın diye. Kocasının, sevgilisinin saçma, asla pratik olmayan iş yapma şekli yüzünden sıkıntıyla bekleyerek ömründen yiyen kaç kadın var acaba? Normal bir ilişkide bu “illa adamın dediği şekilde yapılacak” saçmalığıyla acaba toplam kaç yıl gidiyor bir kadın ömründen?

    Hayatın içinde bin tane iş var ama adamlar bu tek bir işe kafayı takıyorlar. Sanırım toplam bir (!) iş yaptıkları için oluyor bu, olabiliyor. Kadınlar yirmi yedi bin işi aynı anda yaptıkları için “illa şöyle olacak”ları yok onların, “böyle de olur”, “öyle olmazsa şöyle de olur”ları var.

    Örnek veriyorum:
    Adam mangalı tuvalet kağıdıyla yakıyor. Tuvalet kağıtlarını rulo yapıyor, mangalın çeşitli yerlerine, kömürlerin içine koyup yakıyor. “Evde tuvalet kağıdı kalmamış, havlu kağıt yapalım” diyorsun, “Olmaz!”, illa tuvalet kağıdı olacak. Tuvalet kağıdı yoksa bakkala gidiliyor, bakkalda yoksa uzaktaki markete gidiliyor. Sen orada için kıyılarak duruyorsun, mühim değil. Adamın misyonu var çünkü. Tarzı var. Prensip sahibi. Zinhar değiştirmiyor.

    Ömür bitiyor, örnekler bitmiyor sevgili okur:
    Bavula son pantolon sığmıyorsa tepiştirirsin, net. Ama adam bavulu boşaltıp tekrar yerleştiriyor. Sen yine orada için içini yiyerek ve ölümlü dünyada on beş dakikan daha bir saplantı yüzünden yenerek bekliyorsun. Çünkü “Bavul böyle yapılır!” Aldın mı cevabını?!

    Benim tarzım!

    Biz biraz kişiliksiz miyiz neyiz, bizim için hep “Öyle de olur, böyle de olur”. Az zamanda büyük çıkarımlar yapmaya bayılsam şöyle söylemek isterim:
    Belki de kadınların birer büyük sanatçı, efendime söyleyeyim büyük birer âlim olamamasının kökeninde bu pratiklik merakı, bu esneklik eğilimi, “Ay aman canım, ne farkeder”ci yaklaşım var. Biraz prensip sahibi ol, biraz eğilme bükülme, biraz saplantılı ol. Bırak zaman aksın, ömür bitsin ama sen tarzından vazgeçme halbuki. Bırak milletin içi çürüsün seni beklerken.
    Ama büyük çıkarımlar bizim işimiz değil. Dolayısıyla sadece “Özbekler böyle!” diyor ve geçiyorum.

     

    ’Özbekler Böyle’’

    “Özbekler böyle!”

    Ece Temelkuran

    Çocuklarını susturmak için çocuklarından daha çok gürültü yapan tek halk Türkler değildir diye umuyorum. Ağlayan çocuğunu daha büyük bir sinir krizi geçirerek duygusal felce uğratma icadı sadece bize has olmamalı. Bebeği sarsmak suretiyle beyin sarsıntısı yoluyla sersemleterek susturmak da bir alt dal olarak değerlendirilebilir.

    Hava alanında bu tür manasız şeyler düşürüyorum.( Yo hayır, bir zamanlar yaptığım gibi “çocuksuz uçuş” gibi şeyler düşünmüyorum. Zinhar o hatayı yeniden yapmam. Zira duyarlılar her yerde!) Düşünmek de denmez de, sabahın köründe bir tür bilinçsiz beyin gerinmesi gibi. Bir yandan da her hava alanına gelişimde yaşanan, bavul bantlama hadisesi cereyan ediyor yan tarafta. Caaaart! Caaaart! Adamın biri bavulunu tamamen bantla kaplama ihtirasına kapılmış, çıldırıyor! Bavul, nükleer bir saldırıya hazır! O derece. Adam kendinden geçmiş.

    Kadınlar arası gizli gülüşme

    Esasen ben adama bakmıyorum. Ama her caaart’da başım o yana gayri ihtiyari dönüyor olmalı ki bant manyağı adamın karısıyla göz göze geliyoruz. Kadın şu heybetli Türki Cumhuriyetleri kadınlarından, bayılırım! Bu kadınların dünyada her şeyi yapabileceğine, Borat unutulduktan sonra süper kahramanlar olarak tekrar gündeme geleceklerine inanıyorum. Dehşet kadınlar. Hepsi Sosyalist afiş kahramanı ile bereket tanrıçası arasında bir yerde. Türki Cumhuriyetler uçuşlarına denk gelirseniz bakın, bu kadınlar dünyanın bütün bavullarını tek elle taşıyabiliyorlar. Neyse, kadınla göz göze geliyoruz, gülüyor bana:
    “Kusura bakma!” diyor. Kırık bir Türkçe.
    Adam bizim farkımızda değil, hala bantla hercümerç.
    Gülümsüyorum ben de:
    “Yok canım!”
    Sonra yeni ve upuzun bir caaart’da yine kafam o tarafa dönünce kadın bu sefer kahkaha ile gülüyor kocasını gösterip:
    “Özbekler böyle!”
    Ben de kahkaha atıyorum:
    “Yok yok, hepsi böyle!”
    Kahkaha, caaart’ların arasında kendine yer bulup duyulduğunda adam kızgın, kararlı ve son derece ciddi ikimize bakıyor. Biz bir daha gülüyoruz. Bir evlilik oracıkta bantlanarak boğulmasın diye uzaklaşayım diyorum biraz:
    “İyi yolculuklar!”
    Kadın ellerini iki yana açıyor. Hani yani “Bu adamla ne kadar iyi olacaksa artık!” gibisine. Adam hala bant misyonunda. Kadınlar arasında böyle gizli bir iletişim var. Yani kocalarına, sevgililerine aşırı meraklı olmayan kadınlar arasında. Müthiş eğlenceli bir şey. Uluslararası bir pakt gibi: Erkeklerin saçmalıklarıyla dalga geçme paktı!

    Prensip sahibi erkek cinsi

    Çünkü şöyle bir gerçek var:
    Erkeklerin manasız işleri, manasız zamanlarda, manasız düzeyde ciddiye alışları, hayat sanki o işten ibaretmiş gibi yaptıkları oluyor. Kadınlar da bırakıyorlar adam o işi yapsın. Kesinlikle saçma bir şey ama o anda başka bir kadınla göz göze gelip durumun dalgasını geçerek kabullenmekten başka çare yok. Çünkü kararlı bir oğlan çocuğunu engellemek katiyen mümkün değil.

    Örnek veriyorum:
    Pikniğe, plaja, yola gidilecek. Beyimiz kesinlikle müthiş bir icat olduğuna kalpten inanarak buzluk almış ve buz bataryaları. Bunların belli bir biçimde yerleştirilmesi gerekiyor. Çılgınca bunun mühendisliğini yapıyor mesela. Şöyle yapsak olmuyor, illa onun kafasındaki şekilde yapacağız. Kadın da bekliyor, adam dediği şekilde yapsın diye. Kocasının, sevgilisinin saçma, asla pratik olmayan iş yapma şekli yüzünden sıkıntıyla bekleyerek ömründen yiyen kaç kadın var acaba? Normal bir ilişkide bu “illa adamın dediği şekilde yapılacak” saçmalığıyla acaba toplam kaç yıl gidiyor bir kadın ömründen?

    Hayatın içinde bin tane iş var ama adamlar bu tek bir işe kafayı takıyorlar. Sanırım toplam bir (!) iş yaptıkları için oluyor bu, olabiliyor. Kadınlar yirmi yedi bin işi aynı anda yaptıkları için “illa şöyle olacak”ları yok onların, “böyle de olur”, “öyle olmazsa şöyle de olur”ları var.

    Örnek veriyorum:
    Adam mangalı tuvalet kağıdıyla yakıyor. Tuvalet kağıtlarını rulo yapıyor, mangalın çeşitli yerlerine, kömürlerin içine koyup yakıyor. “Evde tuvalet kağıdı kalmamış, havlu kağıt yapalım” diyorsun, “Olmaz!”, illa tuvalet kağıdı olacak. Tuvalet kağıdı yoksa bakkala gidiliyor, bakkalda yoksa uzaktaki markete gidiliyor. Sen orada için kıyılarak duruyorsun, mühim değil. Adamın misyonu var çünkü. Tarzı var. Prensip sahibi. Zinhar değiştirmiyor.

    Ömür bitiyor, örnekler bitmiyor sevgili okur:
    Bavula son pantolon sığmıyorsa tepiştirirsin, net. Ama adam bavulu boşaltıp tekrar yerleştiriyor. Sen yine orada için içini yiyerek ve ölümlü dünyada on beş dakikan daha bir saplantı yüzünden yenerek bekliyorsun. Çünkü “Bavul böyle yapılır!” Aldın mı cevabını?!

    Benim tarzım!

    Biz biraz kişiliksiz miyiz neyiz, bizim için hep “Öyle de olur, böyle de olur”. Az zamanda büyük çıkarımlar yapmaya bayılsam şöyle söylemek isterim:
    Belki de kadınların birer büyük sanatçı, efendime söyleyeyim büyük birer âlim olamamasının kökeninde bu pratiklik merakı, bu esneklik eğilimi, “Ay aman canım, ne farkeder”ci yaklaşım var. Biraz prensip sahibi ol, biraz eğilme bükülme, biraz saplantılı ol. Bırak zaman aksın, ömür bitsin ama sen tarzından vazgeçme halbuki. Bırak milletin içi çürüsün seni beklerken.
    Ama büyük çıkarımlar bizim işimiz değil. Dolayısıyla sadece “Özbekler böyle!” diyor ve geçiyorum.

     

    2016 © Ece Temelkuran. Tüm Hakları Saklıdır.
    WALKS